Doğu Ekspresi

3289 kilometre, 66 saat. Trenle Kars'a gidip gelmenin maliyeti aşağı yukarı böyle bir şey oldu. TCDD, Haydarpaşa kalkışlı seferleri iptal edeceğini açıklayınca bu tarih olayı kaçırmamak için hemen son sefere bilet almıştım. Yılbaşı öncesindeki gece otobüse binip sabah İstanbul'da olacaktım, ardından da son trene binip hüzünlü bir yolculuğa çıkacaktım. İnternette diğer tren severleri araştırıp kendime arkadaş aradım. Sonunda E ile anlaştık, o da Eskişehir'den binecek ve trende buluşacaktık. Sefer günü vakitlice Haydarpaşa'ya ulaştım, görevliler son kez Doğu Ekspresi'ni yıkıyorlardı. Eşya yüklendi, yolcular bindi, düdük öttü, yavaş yavaş 0 klm tabelasını geçtik ve dönüşü olmayan yolculuğa çıktık. Haydarpaşa kalkışlı anahat trenleri 1 şubat itibariyle tamamen kaldırılacaktı ama Doğu Ekspresi son seferini 31 aralıkta yaptı. Bunu gazeteler yazmadığı için sadece benim gibi tren sevdalıları son sefere bindiklerinden haberdardı...










Eskişehir'de E de trene binince hemen yemekli vagona geçtik. Yine kuşetli ve yataklı vagon müdavimleri yemekli vagonu istila etmişti. Bir masada okey oynayan teyzeler diğer bir masada da kağıt oynayan amcalar alışık olduğumuz Doğu Ekspresi kültürünün son anlarını yaşatmaya çalışıyorlardı. Bizden sonra içeri bir grup liseli genç girdi. Vakit kaybetmeden gitarlarını çıkartıp şarkılarla hepimizi eğlendirmeye başladılar. Üst üste çalınan Çav Bella ve okeyci teyzelerin kuruyemiş, kestane ikramlarıyla birlikte yemekli vagona iyice şenlik havası hakim oldu. Hava kararmaya başlayınca tren çalışanları balonlar ve yılbaşı süsleri çıkarttılar. Tüm vagonu baştan sona bunlarla donattık. Heralde en otantik yılbaşı kutlamalarından birine şahit oluyordum. Her şey çok güzeldi...










Liseli müzisyenler ve E Ankara'da indiler. Uyumak için kendi pulman vagonuma geçtim. Zırt pırt kapıları açıp gürültü çıkaran, koşturup duran çocukların enerjisine dayanamayıp vagon değiştirmeye karar verdim. Yolcu olmadığı için pulmanlardan birini kapatmışlardı. Ne ışıklandırma ne de ısıtma sistemi çalışıyordu. Üşümemek için içliklerimi giydim, beremi ve eldivenlerimi taktım. İkili koltuklardan birini ters çevirdim, ayakkabılarımı çıkardım ve çantamı yastık yapıp yayıla yayıla dört kişilik yerde uyumaya başladım. Her istasyon sonrası treni kontrol eden kondüktörlerin tacizleri haricinde soğuğun da yardımıyla baygın bir şekilde sabahı getirdim...










Elimi yüzümü yıkadıktan sonra üstümdeki kıyafeti inceltip tekrar yemekli vagona geçtim. Ben kahvaltımı yaparken bir Slav çift yataklı vagon tarafından içeri girdi. Kadın sadece kahve ısmarladı, adam da limon ve bira istedi. Garson sabah saat dokuzda yeni uyanmış birinin bira içmek isteyebileceğine pek imkan vermediği için, birkaç kez bira isteğini tekrarlattı. Sonunda pes edip istediklerini getirdi. Adam limonu biraya sıkıp gayet kısa bir süre içinde tüm şişeyi tüketti. Tren çalışanlarıyla birlikte dumur içinde olan biteni izledik. Adam fazla oturmadan kalkıp vagonuna geçti. Kadın birkaç kahve daha içip beni ve manzarayı izledi. Bu gözlü tacizin sonuçlarını kestiremediğim için vagonu terk edip fotoğraf çekmek için treni gezmeye koyuldum...










Diğer pulmanlar iyice kalabalıklaştığı için tekrar kapalı vagona geçtim. Erzincan'da bir grup işçi oturacak yer bulamadığı için benim vagona geldiler. On dakika söylendikten sonra soğuğa dayanamayıp koridorda otururuz diyerek diğer pulmanlara geçtiler. İşçilerden bir tanesi benim yanımda kaldı, sohbet ettik. Nasıl güzel at binip cirit oynadığını anlattı. Meğer 2011 Erzurum Kış Oyunları'ndan meşaleyi yakması için bu arkadaşı görevlendirmişler. Uzak mesafeden alevli bir ok atıp meşaleyi tek başına tutuşturmuş. Meşale yanmaya başladığında izleyicilerin kendisini nasıl alkışladığını böbürlene böbürlene anlattı. Belli ki çok hoşuna gitmiş, sonradan vali de gelip kendisini tebrik etmiş. Bir sürü atçılık hikayesini anlattıktan sonra benim ne yaptığımı sordu. Ne işin var buralarda, nerede kalacaksın, havalar çok soğuk yazın gelseydin diye benim için dertlenmeye başladı. Hemen telefonuna sarılıp Kars'ta tanıdıklarını aramaya kalktı. Bana kalacak yer, yiyecek yemek ayarlamak istedi. Gerek olmadığını söyleyip zor ikna ettim. Erzurum'da vedalaştık ve arkadaşlarıyla birlikte trenden indi...










Geceyle birlikte soğuk iyiden iyiye kendini göstermeye başlamıştı. Sürekli çay içip ısınmaya çalışıyordum ama bir noktadan sonra titremeye başladım. Aklimatizasyon işinden vazgeçip diğer pulmanlara geçtim. İçeride pek kimse kalmamıştı. Nihayet gece yarısı Kars'a vardık. Trenden inince kendimi başka bir dünyaya gelmiş gibi hissettim. Daha önce hiç bu kadar soğuk görmemiştim. Dışarı çıktığım gibi yüzüm kurudu, cildim kayışa döndü. Hemen balaklavamı taktım. Termometre -30 dereceyi gösteriyordu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder